Halil Cibran 2

Ozan
Bir bağ,
Bu dünya ile sonraki arasında;
Susayanlar için, bir tatlı su havuzu;
Bir dikili ağaç
Güzellik ırmağının kıyısında
dileyen aç kalplere olgun meyveler sunan

Umutla şakıyan bir kuş
Konuşmanın dallarında
Bedenleri duyarlılıkla dolduran ezgilerek söyleyerek
Yükselip Cennetleri dolduran
Bir beyaz bulut gökyüzünde
Ve sonra cömertlik saçan Hayat'ın kırlarındaki çiçeklere

bir melek

Tanrılar'ın gönderdiği insanlara tanrıların yollarını öğretsin diye

Asrarte'nin yağla doldurduğu
Karanlığa yenilmemiş
Işıması gizlenmemiş bir ışık
apollo'dan saçılan


Tek başına
Basitliği giyinmiş
Ve duyarlılıkla beslenmiş
Doğa'nın koynuna oturmuş, yaratmayı öğrenirken
Ve ruhun inişini beklerken
Gecenin sessizliğine uyanmış.
Duygu bahçesine gönlünün tohumlarını ekmiş bir çiftçi
İnsanlar götürür ürününü
toplanacağı ambara

Ozan'dır o insanların o yaşarken kulak vermedikleri
Ve ayrılınca dünyadan, kendi cennetine gideceğini bildikleri

İnsanların küçük bir gülüşü bile sakındığı şeyleri arayan O'dur; Onun nefesleri yükselip, güzelliğin canlı hayaliyle gökkubbeyi doldurur. Oysa insanlar, ondan yiyeceği ve sığınağı sakınır.

Ne zamana kadar, ey insan,
Ey varlık, ne zamana kadar
Onur evleri kuracaksın onlara
Kanla yoğrulmuş topraktan
Ve sana barış ve rahatlık sunanlardan kaçınacaksın?
Ne zamana kadar öldürmeyi öveceksin
Ve baskı boyunduruğu altında boyun eğenleri?
Ve unutacak mısın, günlerin görkemini görmen için
Karanlığa ışık saçanları?
Onlar ki sırlar içinde yaşarlar
Senin erişemeyeceğin o mutluluk ve keyfiyle

Ve siz ey ozanlar
Bu hayatın hayatları:
Fethettiğiniz yılları
İnsanların zalimliğine karşın
Ve bir defne dalı kazandınız
Aldatmanız dikenlerinden
Siz, gönüllerin üstünde bağımsızsınız
Ve sonsuz olacak sizin krallığınız



Sen Ve Ben
Dostum,
Sen ve ben
Hayata hep yaban kalacağız.
Birimiz diğerine
Ve her birimiz kendisine.
Senin konuşacağın
Ve benim seni dinleyeceğim güne değin.
Sesini sesim sanarak.
Ve karşında durduğum güne değin.
Bir aynanın karşısında duruyormuşcasına.



Sevgi
Bunun üzerine Almitra, 'Bize sevgiden bahset...' dedi.
Ve o başını kaldırdı, insanlara baktı.
Üzerlerine sinen derin dinginliği duyumsadı.

Ve yüksek bir sesle konuşmaya basladı:
'Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da...

Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da...

Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın,
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de...

Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de...

En yükseklere uzanıp, Güneş'le
titresen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır,
Toprağa tutunmaya çalıştıklarında...

Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker;
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler...

Bembeyaz olana kadar öğütür sizi;
Esnekleşene kadar yoğurur;
Ve Tanrı'nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye,
Sizi kendi kutsal ateşine savurur...

Sevgi bütün bunları,
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar,
Ve bu biliş, Hayat'ın kalbinin bir cüzünü yaratır...

Ancak korkunun kıskacında,
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız,
O zaman örtün çıplaklığınızı,
Ve sevginin harman yerine adim atin...

Adim atin, kahkahaların tümünün olmadığı,
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil...

Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri...

Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...

Sevdiğinizde, 'Tanrı benim kalbimde, ' yerine,
Söyle deyin, 'Ben kalbindeyim Tanrı'nın...'

Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,
sizi değer bulduğunda...

Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka...
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa,
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun...

Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali,
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip,
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla...

Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak...

Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek...

Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla...



Sevgi 2
Derler ki, çakal da, köstebek de
aslanın susuzluğunu giderdiği
aynı ırmaktan su içer.

Ve kartal ve akbaba gagalarını
aynı leşe daldırırlar,
ölünün huzurunda
barış içinde, beraberce.

Tanrısal eliyle arzularımı dizginleyen,
ve onura ve gurura olan açlığımı
ve susuzluğumu arttıran sevgi...

İçimde güçlü ve değişmez olanın,
zayıf benliğimi baştan çıkaran
ekmeği yemesine,
şarabı içmesine
izin verme

Varsın aç kalayım,
ve yüreğim kavrulsun susuzluktan,
ve ölüp yok olayım;
yeter ki senin doldurmadığın bir bardağa
veya senin kutsamadığın bir kaseye uzanmasın elim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder