Halil Cibran 3

Yedi Beyaz Güvercin

Yedi asır önce
Derin bir vadiden
Yedi beyaz güvercin havalanır
Ve karlarla kaplı


Yüce bir dağın doruğuna doğru kanat çırparlar.
Kuşları temaşa eden yedi adamdan biri
'Ben yedinci güvercinin kanadında
Siyah bir nokta görüyorum.'


Der.
Bugün
O vadide yaşayan insanlar
Evvel zaman içinde
Karlarla kaplı
Bir dağın doruğuna doğru havalanan
Yedi siyah güvercini
Anlatıp dururlar.
Yenilgi

Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim.
Binlerce yengiden de bana değerli olan sen!
Dünyadaki tüm parlak başarılardan
sensin yüreğime yakın olanı!

Yenilgi, yenilgim, baskaldırım
ve de benim kendimle tanışmam.
Sayendedir ki, hala ben ayağı yere basan
ve solmuş defneler peşinde koşmayan
biri olduğumun bilincindeyim;
ve sende, yalnızlığımı buldum
ve de herkesten uzak,
ve de gururlu olmayı.

Yenilgi, yenilgim, benim parlak kılıcım
ve de kalkanım.
Gözlerinde okudum tahtı arayanın
kendi kendisinin kuluna dönüştüğünü.
Ve, bir kimsenin derinliklerindeki
esasını anlayabilmemiz için
onun gücünü söndürmemiz gerektiğini.
Ve ancak böylesine olgunlaştıktan sonradır ki,
bir meyvenin tadına varılabildiğini.

Yenilgi, yenilgim,
benim sözünü sakınmaz yol arkadaşım
şarkımı, bağrışmalarımı, sessizliklerimi hep duyacaksın.
Ve senden baska hiçkimse bana söz etmeyecek
kanat çırpınmalarından ve deniz kabarmalarından
ve de geceleri yanan dağlardan.
Ve sen, tek başına
ruhumun sarp ve kayalık
yollarından tırmanacaksın.

Yenilgi, yenilgim, benim ölmez cesaretim
sen ve ben fırtınada birlikte güleceğiz;
ve biz ikimiz, derin mezarlar kazacağız
içimizde ölmekte olanlara;
ve tutunacağız, tüm gücümüzle,
güneşin karşısında;
ve de tehlikeli olacağız.


'Deli-' 1918



Zaman

Ve bir astronomi bilgini, 'Bize zamandan bahset' dedi.
Ve o cevap verdi:
'Ölçüsüz ve ölçülemeyen zamani ölçebileceksiniz.
Davranislarinizi ayarlayacak, ve hatta ruhunuzun rotasini,
saatlere ve mevsimlere göre yönlendirebileceksiniz.

Zamani, kiyisinda oturup, akisini izleyeceginiz
bir nehir haline döndüreceksiniz.
Içinizde zamana bagli olmadan varolan öz,
yasamin zamandan bagimsizliginin zaten farkindadir;
Ve bilir ki, dün bugünün anisi, yarin ise bugünün rüyasidir.

Ve yine bilir ki, içinizde sarki söyleyen veya düsünen özünüz,
hala yildizlari uzaya dagitan o ilk an'in içinde devinmektedir.
Aranizda, özündeki sevme gücünün sinirsizligini
hissetmeyen var midir acaba?

Yine de bu hudutsuzluguyla ayni sevginin,
bir sevgi düsüncesinden digerine,
bir sevgi davranisindan bir baskasina,
kendi varliginin tam orta yerinde simsiki
ve hareket etmeden durdugunu kim hissetmez?

Ve zaman da, tipki sevgi gibi bölünemez ve ölçülemez degil midir?
Yine de eger düsüncenizde zamani mevsimlerle ölçmek isterseniz,
her mevsimin digerlerini içermesine izin verin.
Ve birakin bugününüz, geçmisi anilarla,
gelecegi ise özlemle kucaklasin.'

Halil Cibran 2

Ozan
Bir bağ,
Bu dünya ile sonraki arasında;
Susayanlar için, bir tatlı su havuzu;
Bir dikili ağaç
Güzellik ırmağının kıyısında
dileyen aç kalplere olgun meyveler sunan

Umutla şakıyan bir kuş
Konuşmanın dallarında
Bedenleri duyarlılıkla dolduran ezgilerek söyleyerek
Yükselip Cennetleri dolduran
Bir beyaz bulut gökyüzünde
Ve sonra cömertlik saçan Hayat'ın kırlarındaki çiçeklere

bir melek

Tanrılar'ın gönderdiği insanlara tanrıların yollarını öğretsin diye

Asrarte'nin yağla doldurduğu
Karanlığa yenilmemiş
Işıması gizlenmemiş bir ışık
apollo'dan saçılan


Tek başına
Basitliği giyinmiş
Ve duyarlılıkla beslenmiş
Doğa'nın koynuna oturmuş, yaratmayı öğrenirken
Ve ruhun inişini beklerken
Gecenin sessizliğine uyanmış.
Duygu bahçesine gönlünün tohumlarını ekmiş bir çiftçi
İnsanlar götürür ürününü
toplanacağı ambara

Ozan'dır o insanların o yaşarken kulak vermedikleri
Ve ayrılınca dünyadan, kendi cennetine gideceğini bildikleri

İnsanların küçük bir gülüşü bile sakındığı şeyleri arayan O'dur; Onun nefesleri yükselip, güzelliğin canlı hayaliyle gökkubbeyi doldurur. Oysa insanlar, ondan yiyeceği ve sığınağı sakınır.

Ne zamana kadar, ey insan,
Ey varlık, ne zamana kadar
Onur evleri kuracaksın onlara
Kanla yoğrulmuş topraktan
Ve sana barış ve rahatlık sunanlardan kaçınacaksın?
Ne zamana kadar öldürmeyi öveceksin
Ve baskı boyunduruğu altında boyun eğenleri?
Ve unutacak mısın, günlerin görkemini görmen için
Karanlığa ışık saçanları?
Onlar ki sırlar içinde yaşarlar
Senin erişemeyeceğin o mutluluk ve keyfiyle

Ve siz ey ozanlar
Bu hayatın hayatları:
Fethettiğiniz yılları
İnsanların zalimliğine karşın
Ve bir defne dalı kazandınız
Aldatmanız dikenlerinden
Siz, gönüllerin üstünde bağımsızsınız
Ve sonsuz olacak sizin krallığınız



Sen Ve Ben
Dostum,
Sen ve ben
Hayata hep yaban kalacağız.
Birimiz diğerine
Ve her birimiz kendisine.
Senin konuşacağın
Ve benim seni dinleyeceğim güne değin.
Sesini sesim sanarak.
Ve karşında durduğum güne değin.
Bir aynanın karşısında duruyormuşcasına.



Sevgi
Bunun üzerine Almitra, 'Bize sevgiden bahset...' dedi.
Ve o başını kaldırdı, insanlara baktı.
Üzerlerine sinen derin dinginliği duyumsadı.

Ve yüksek bir sesle konuşmaya basladı:
'Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da...

Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da...

Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın,
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de...

Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de...

En yükseklere uzanıp, Güneş'le
titresen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır,
Toprağa tutunmaya çalıştıklarında...

Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker;
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler...

Bembeyaz olana kadar öğütür sizi;
Esnekleşene kadar yoğurur;
Ve Tanrı'nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye,
Sizi kendi kutsal ateşine savurur...

Sevgi bütün bunları,
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar,
Ve bu biliş, Hayat'ın kalbinin bir cüzünü yaratır...

Ancak korkunun kıskacında,
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız,
O zaman örtün çıplaklığınızı,
Ve sevginin harman yerine adim atin...

Adim atin, kahkahaların tümünün olmadığı,
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil...

Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri...

Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle...

Sevdiğinizde, 'Tanrı benim kalbimde, ' yerine,
Söyle deyin, 'Ben kalbindeyim Tanrı'nın...'

Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,
sizi değer bulduğunda...

Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka...
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa,
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun...

Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali,
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip,
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla...

Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak...

Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek...

Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla...



Sevgi 2
Derler ki, çakal da, köstebek de
aslanın susuzluğunu giderdiği
aynı ırmaktan su içer.

Ve kartal ve akbaba gagalarını
aynı leşe daldırırlar,
ölünün huzurunda
barış içinde, beraberce.

Tanrısal eliyle arzularımı dizginleyen,
ve onura ve gurura olan açlığımı
ve susuzluğumu arttıran sevgi...

İçimde güçlü ve değişmez olanın,
zayıf benliğimi baştan çıkaran
ekmeği yemesine,
şarabı içmesine
izin verme

Varsın aç kalayım,
ve yüreğim kavrulsun susuzluktan,
ve ölüp yok olayım;
yeter ki senin doldurmadığın bir bardağa
veya senin kutsamadığın bir kaseye uzanmasın elim.

Halil Cibran 1

Evlilik

Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,
Tanrı'nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,
Ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,
Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın,
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi
Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin,
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın,
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer Yalnız olduğunu unutmayın,
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır,
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın,
Çünkü ancak Hayat'ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan,
Hep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez....



Ey Kavmim

Antoloji.com 'un Notu:

Aşağıdaki yazı Ahmet Altan tarafından 1995 yılında Yeni Yüzyıl gazetesindeki köşesinde yayınlanmıştır. Bu nedenle yazının Halil Cibran'a mı yoksa Ahmet Altan'a mı ait olduğu konusunda şüphe vardır. Bu yönde gerçek bilgiye sahip ziyaretçilerimizin, şiirin altına kaynak belirterek yazmalarını rica ederiz.

*****

Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin sen, hazdan olmayacak mahvin. Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın. Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını, Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına. Tanrı'ya yakarır ama firavunlara taparsın. Musa Kızıldenizi açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.



Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Korkarsın kendinden olmayan herkesten. Ve sen kendinden bile korkarsın. Hazreti İbrahim olsan, sana gönderilen kurbanı sen pazarda satarsın. Hazreti İsa'yı gözünün önünde çarmıha gerseler, sen başka şeylere ağlarsın. Gündüzleri Maria Magdalena'yı 'fahişe' diye taşlar, geceleri koynuna girmeye çabalarsın. Zebur'u, Tevrat'ı, İncil'i, Kuran'ı bilirsin. Hazreti Davud için üzülür ama Golyat'ı tutarsın.



Ey kavmim... Sen ki peygamberlerinin dediklerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.



Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama sen kendi acına da yabancısın. Kadınların siyah giyer, kederle solar tenleri ama onları görmezsin. Her kuytulukta bir çocuğun vurulur, aldırmazsın. Merhamet dilenir, şefkat dilenir, para dilenirsin. Ve nefret edersin dilencilerden. Utancı bilir ama utanmazsın. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın. Bütün seslerin arasında yalnızca kırbaç sesini dinlersin sen.



Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Sana yapılmadıkça işkenceye karşı çıkmazsın. Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın. Örümcek olsan Hazreti Muhammed'in saklandığı mağaraya bir ağ örmezsin. Her koyun gibi kendi bacağından asılır, her koyun gibi tek başına melersin. Hazreti Hüseyin'in kellesini vurmaz ama vuranı alkışlarsın. Muaviye'ye kızar ama ayaklanmazsın. Hazreti Ömer'i bıçaklayan ele sen bıçak olursun.



Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Ölülerine dönüp de bakmazsın. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama arkana baktığın için taş kesileceksin. Ve sen kendine bile ağlamayacaksın. Komşun aç yatarken sen tok olmaktan haya etmezsin. Musa önünde Kızıldeniz'i açsa o denizden geçemezsin. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın.



Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.



Haz

Sehri yilda bir ziyaret eden bir münzevi
söyle dedi: 'Bize hazdan bahset.'
O, konusmaya basladi:
'Haz bir özgürlük sarkisidir,
Ama özgürlük degil...
Haz, arzularin tomurcugudur,
Ama meyvesi degil...
Yükselisi çagiran bir derinliktir,
Ama ne derin, ne de yüksek olandir...
Kafestekinin kanatlanisidir,
Mekanla sinirlanmis degildir...
Haz, aslinda bir özgürlük sarkisidir...
Bu sarkiyi tüm kalbinizle söyleyin,
Ama sarkida kalbinizi yitirmeden...
Gençligin büyük bölümü hazzi arar,
sanki haz hersey gibi; ama yargilanir
ve azarlanirlar.
Ben onlari ne yargilar, ne azarlarim. Birakin arasinlar...
Çünkü onlar arayislarindayalnizca hazzi bulmayacaklar.
Hazzin yedi kizkardesi vardir ve en küçükleri
bile hazdan daha muhtesemdir.
Bitki kökleri için topragi kazarken hazine bulan
adamin hikayesini duymadiniz mi?
Aranizda daha olgun olan bazilari geçmiste yasadiklari hazlari,
sarhosken islenen yanlislar misali, pismanlikla hatirlar.
Fakat pismanlik aklin bulutlandirilmasidir, uslandirilmasi degil.
Onlar hazlarini minnetle anmalidirlar, bir yazin sonundaki hasat gibi.
Yine de onlari unutmak rahatlatiyorsa, birakin rahat kalsinlar.
Arayanlar kadar genç, hatirlayanlar kadar yasli
olmayanlar ise, ruhun gereklerini ihmal etmek veya
kabahat islemek korkusuyla hazdan sakinirlar.
Fakat onlari da yönlendiren hazdir;
bitki kökleri için topragi titreyen ellerle
kazsalar bile onlar da hazineyi bulurlar.
Söyleyin bana, onlar kim ki ruhu gücendirsinler?
Bülbül gecenin sessizligini veya ates böcegi
yildizlari gücendirebilir mi?
Ve sizin atesiniz veya dumaniniz rüzgara yük olur mu?
Nasil olur da ruhu, bir çomakla karistirabileceginiz
sakin bir havuz gibi algilayabilirsiniz?
Çogunlukla, hazzi reddettiginizde asil yaptiginiz,
varliginizin gizli yerlerinde arzuyu depolamak olacaktir.
Bugün ihmal edilenin yarini beklemedigini Kim bilebilir?
Ve bedeniniz, ruhunuzun müzik aletidir.
Ve güzel müzik veya anlasilmaz
sesler çikarmak size kalmistir.
Simdi kalbinize sorun:
'Bizim için iyi olan hazla zararli hazzi nasil ayirabiliriz? '
Kirlara, bahçelere çikin; ögreneceksiniz ki çiçeklerden
bal toplamak arinin hazzidir; balini sunmak ise çiçegin...
Çünkü ariya göre çiçek yasamin kaynagidir.
Ve çiçek için ari sevginin ulagidir.
Ve ikisi için ise, hazzin verilmesi ve alinmasi
bir gereksinim ve bir vecddir...
Hazlarinizda arilar ve çiçekler gibi olun...'



İyilik ve Kötülük

Ve şehrin yaşlılarından biri, 'Bize iyilik ve kötülükten bahset.' dedi.
Ve o cevap verdi:
'Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil.
Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde
azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki?
Gerçekten de iyilik, acıktığında en karanlık mağaralarda bile
yiyecek arar ve susadığında kirli, durgun sulardan bile içer.
Siz, kendinizle bir olduğunuzda iyisiniz; bununla birlikte,
kendinizle bir olmadığınızda, kötü değilsiniz.
Çünkü parçalanmış bir aile eşkiyaların ini değildir;
sadece parçalanmış bir ailedir.

Ve dümensiz bir gemi, tehlikeli adalar arasında
amaçsızca dolaşır durur, ama dibe batmaz.
Siz, kendinizden bir şeyler vermeye çabaladığınızda iyisiniz;
Kendiniz için bir kazanç sağlamaya çalıştığınızda ise,
kötü değilsiniz.
Çünkü, bir şey kazanmak için uğraştığınızda, toprağa tutunan
ve onun göğsünde beslenen bir kök gibisiniz.

Doğaldır ki, meyve köke 'Benim gibi, olgun, dolgun ve bol bol veren ol..' demez.
Çünkü, almak nasıl kök için bir ihtiyaçsa,
meyve için de vermek bir gereksinimdir.
Konuşurken tamamen uyanıksanız, iyisiniz.
Ama, diliniz anlamsızca kekelerken uyukluyorsanız,
kötü değilsiniz;

Ve sürçen bir konuşma bile, zayıf bir dili güçlendirebilir.
Amacınıza doğru sağlam ve cesur adımlarla ilerlediğinizde iyisiniz;
Fakat oraya topallıyarak gittiğinizde de, kötü değilsiniz.
Çünkü topallayanlarınız bile geri gitmez.
Fakat güçlü ve hızlı olanlarınız, incelik gösterin
ve topal birinin yanında asla topalllamayın.

Siz, sayısız konuda iyisiniz ve
iyi olmadığınızda ise, kötü değilsiniz.
Sadece oyalanıyor ve tembellik ediyorsunuz.
Ne yazık ki, geyikler kaplumbağalara çevikliği öğretemiyor.
İyiliğinizin, üstün beninize duyduğunuz özlemde saklı
ve bu özlem herbirinizde mevcut.
Ancak bazılarınızda bu özlem, yamaçların gizemini
ve ormanın ezgilerini taşıyarak, büyük bir güçle
denize doğru akan bir sel gibidir.

Ve diğerlerinde ise, dönemeçlerle ve kavislerle yolunu kaybeden,
kıyıya ulaşmadan önce oyalanıp duran durgun bir ırmağa benzer.
Yine de özlemi fazla olanın, az olana 'Neden bu kadar yavaşsın,
neden duraklıyorsun? ' demesine izin vermeyin.
Çünkü gerçekten iyi olan, ne çıplak birine, `Neden elbisen yok? '
diye sorar, ne de evsiz olana 'Evine ne oldu? ' der.'

Ermiş - 1923



Kalbimin Derinlerinden

Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı
ve uçtu gökyüzüne doğru.
Yükseldikçe, daha ve daha,
büyümeye başladı daha da.

Önce bir kırlangıç gibiydi,
sonra tarla kuşu ve kartal,
sonra bir bahar bulutu misali genleşti
en sonunda tüm yıldızlı gökleri kapsadı.

Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı,
uçtukça büyüdü, çoğaldı,
oysa yüreğimi hiç terketmemişti...


Kendini Biliş

Ve bir adam söyle dedi: 'Bize kendini bilişten bahset.'

Ve o cevap verdi:

'Kalbiniz gecelerin ve gündüzlerin sirrini sessizce bilir.
Ancak kulaklariniz, kalbinizin bilgisini isitmek için deli olur.

Düsüncelerinizde daima bildiginizi, kelimelerde de bileceksiniz.
Rüyalarinizin çiplak bedenine parmaklarinizla dokunabileceksiniz.

Ve böyle de olmasi gerekir.

Ruhunuzun sakli kaynagi yükselmeli ve çagildayarak denize dogru kosmali;
Ve o zaman, sonsuz derinliginizin hazineleri gözlerinizin önüne
serilecektir.

Ancak bilinmeyen hazinenizi tartmak için tarti aramayin;
Ve bilginizin derinligini degnekle veya iskandil ipiyle ölçmeye kalkmayin.

Çünkü kisi, ölçüsüz ve sinirsiz bir deniz gibidir.
'Tek dogruyu buldum' degil, 'Bir dogruyu buldum' deyin.

'Ruha giden yolu buldum' degil,
'Kendi yolumda yürürken ruhu buldum' deyin.

Çünkü ruh, her yolda yürür.
Ruh ne bir çizgi üzerinde yürür;
ne de bir kamis gibi dümdüz büyür.
Ruh, sayisiz taç yapraklari olan
bir lotus çiçegi gibi açilir.'



Kırık Kanatlar

Yirmi yaşımdayken annem bana şöyle demişti:

- Manastıra girseydim, hem kendim, hem başkaları için en iyisini yapmış olacaktım.
- Eğer manastıra girmiş olsaydın ben dünyaya gelmezdim, dedim.
- Dünyaya gelmen daha önce kararlaştırılmıştı oğlum, dedi.
- Evet ama, dünyaya gelmeden çok önce seni annem olarak seçmiştim ben, diye karşılık verdim.
- Dünyaya gelmeseydin cenette bir melek olarak kalacaktın, dedi.
- Ama ben hâlâ bir meleğim, diye cevaplardım.

Gülümsedi ve dediki ' Kanatların nerede peki? '
Elini tutup omzuma koydum ve ' Burada ', dedim.
' Kırılmışlar ', dedi.

Bu konuşmadan dokuz ay sonra, annem dönülmez ufukta yitip gitti. Ama 'kırılmışlar' sözü içimde yankılanmaya devam etti...

* * *

Bana mutluluktan söz etme; anısı beni mutsuz ediyor. Bana huzurdan söz etme; gölgesi beni korkutuyor; ama ban bana, sana, Cennet' in kalbimin külleri içinde yaktığı mübarek feneri göstereceğim; seni bir annenin yegane bir çocuğunu sevdiği gibi sevdiğimi biliyorsun. Aşk seni kendimden dahi korumayı öğretti bana. Beni, seninle birlikte uzak diyarlara gitmekten alıkoyan şey, ateşle temizlenmiş o aşktır. Aşk, senin özgürce ve erdemli bir şekilde yaşamana imkan vermek için içimdeki arzuyu öldürüyor. Sınırlı aşk, sevdiğini sahiplenmek, sınırsız aşk ise sadece kendini ister. Gençliğin saflığı ve uyanışı arasına düşen aşk kendini sahiplenme ile tatmin eder ve sarılmalarla büyür. Ama gökkubbenin kucağında doğan ve gecenin sırlarıyla inen aşk, edebiyat ve ölümsüzlükten başka hiçbir şeyle huzurlu olamaz; İlahi varlık dışında hiçbir şeyin önünde hürmetle eğilemez


Konuşma

Ve bir öğrenci, 'Bize konuşmadan bahset' dedi.
Ve o cevap verdi:
'Siz konuştuğunuzda, düşüncelerinizle
barış içinde olmayı terkedersiniz;
Ve kalbinizin ıssızlığında daha fazla kalamadığınızda,
dudaklarınızla yaşamaya başlarsınız.

Ses sizin için bir eğlence, bir zaman geçirme aracı olur.
Ve konuşmalarınızın çoğunda,
düşünce yarı yarıya katledilir;
Çünkü düşünce, boşlukta uçan bir kuş gibidir;
kelimelerin kafesinde kanatlarını açabilir ama uçamaz.
Aranızda bazıları,
yalnızlığın korkusuyla konuşkan birini ararlar;

Çünkü, tek başına olmanın sessizliği, gerçek ve çıplak
kendilerinigözleri önüne serer, ki onlar bundan kaçarlar.
Ve konuşmayı seven bazılarınız vardır ki, bilgisizce ve
önceden düşünmeden, kendilerinin bile anlamadığı
bir gerçeği ifşa edebilirler.
Ancak bazılarınız ise içlerinde gerçeği taşır,
ama onu kelimelerle dile getirmezler.

Böylelerinin sinelerinde ruh,
ritmik bir sessizlik içinde dinlenir.
Bir arkadaşınızla karşılaştığınızda, ruhunuzun
dudaklarınıza doğru hareket etmesini
ve dilinizi yönetmesini sağlayın.
Sesinizin içindeki sesin, onun kulağının
içindeki kulağa seslenmesine izin verin;

Çünkü onun ruhu, sizin kalbinizin
gerçeğini saklıyacaktır;
Tıpkı kadeh boşalıp, rengi unutulsa bile,
şarabın tadının ağızda kalması gibi...'



Kurallar

Sonra bir avukat, 'Bize kurallardan bahset...' dedi.
Ve o cevap verdi:
'Siz kurallar koymayi çok seversiniz,
Ama kurallari bozmayi daha çok seversiniz.
Tipki okyanus kiyisinda sabirla kumdan kuleler yapan,
sonra da kahkahalarla onlari deviren çocuklar gibi.

Ancak siz kumdan kulelerinizi yaratirken, okyanus
kiyiya kum tasimaya devam eder.
Ve siz onlari yerle bir ederken, okyanus da sizinle birlikte güler.
Gerçekten de okyanus, daima masum olanla beraber güler.
Fakat yasami bir okyanus ve insanlarin koydugu kurallari kumdan
kuleler olarak görmeyen kisiler için ne diyebiliriz?

Onlar için yasam bir kaya, ve kanun bu kayayi kendi isteklerine göre
oyup sekillendirmek için kullanacaklari bir keski gibidir.
Danscilardan nefret eden yeteneksiz biri için ne diyebiliriz?
Veya boyundurugundan hosnut olup, ormanindaki geyigi basibos
bir serseri olarak yargilayan bir öküz için?

Peki, derisini dökemedigi için, digerlerini çiplak ve ahlaksiz
olarak niteleyen yasli bir sürüngene ne demeli?
Veya bir dügün sölenine erkenden gelen, iyice karnini doyurduktan
ve yorulduktan sonra, yemekleri ve eglenceyi kötüleyen biri için?
Bunlar hakkinda söyleyebilecegim tek sey, hepsinin günes isigi
altinda olduklari halde, Günes'e sirtlarini dönmüs olduklaridir.

Onlar salt kendi gölgelerini görebilirler ve bu gölgeler, onlarin kanunlari olur.
Ve onlar için Günes, bir gölge yaraticisindan baska ne olabilir ki?
Ve onlar için kurallara uymak, baslarini yere egip, toprak üzerindeki
gölgelerini izlemekten baska bir sey degildir.
Ancak yüzünü Günes'e çevirmis olanlarinizi, toprak üzerine
çizilmis imajlar durdurabilir mi?

Eger rüzgarla yolculuk ediyorsaniz, hangi rüzgar gülü yönünüzü çizebilir?
Eger boyundurugunuzu kirarsaniz, ama baska birinin hücresinin
kapisinda degil, hangi kanun sizi sinirlayabilir?
Ve eger dansederseniz, ama baska birinin zincirlerine takilip
sendelemeden, hangi kanun sizi korkutabilir?

Orphalese halki, davulun sesini bogabilir, bir lirin tellerini
gevsetebilirsiniz, ama bir tarla kusuna sarki söylememesi
içinkim emir verebilir ki? '


Halil Cibran

Acı

Ve bir kadin, 'Bize acidan bahset' dedi.
Ve o cevap verdi:
'Aciniz, anlayisinizi saklayan kabugun kirilisidir.
Nasil bir meyvenin çekirdegi, kalbi Günes'i görebilsin diye
kabugunu kirmak zorundaysa, siz de aciyi bilmelisiniz.

Ve eger kalbinizi, yasaminizin günlük mucizelerini
hayranlikla izlemek üzere açarsaniz, acinizin, nesenizden
hiç de daha az harikulade olmadigini göreceksiniz;

Ve kirlarinizin üstünden mevsimlerin geçisini kabul ettiginiz gibi,
ayni dogallikla, kalbinizin mevsimlerini de onayliyacaksiniz.
Ve kederinizin kisini da, pencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz.
Acilarinizin çogu sizin tarafindan seçilmistir.

Aciniz, aslinda içinizdeki doktorun, hasta yaninizi
iyilestirmek için sundugu 'aci' ilaçtir.
Doktorunuza güvenin ve verdigi ilaci sessizce ve sakince için;
Çünkü size sert ve hasin de gelse, onun elleri
'Görülmeyen'in sefkatli elleri tarafindan yönlendirilir.

Ve size ilaci sundugu kadeh dudaklarinizi yaksa da,
O'nun kutsal gözyaslariyla islanmis kilden yapilmistir.'


Arkadaşlık

Ve bir genç, şöyle dedi: 'Bize arkadaşlıktan bahset.'

Ve o cevap verdi:

'Arkadaşınız, cevap bulan gereksinimlerinizdir.
O, sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır.

O sizin sofranız ve ocak başınızdır.
Çünkü ona açlığınızla gelir ve onda huzuru ararsınız.

Arkadaşınız sizinle içinden geldiği gibi konuştuğunda,
ne 'hayır' demek zor gelir, ne de 'evet' demekten çekinirsiniz.

Ve o sessiz kaldığında, kalbiniz onun kalbini dinlemek için sessizleşir.
Çünkü arkadaşlıkta, kelimeler susunca, tüm düşünceler, tüm arzular
ve beklentiler, gürültüsüz bir sevinç içinde doğar ve paylaşılırlar.

Arkadaşınızdan ayrıldığınızda ise yas tutmazsınız;
Çünkü onun en sevdiğiniz yanı, yokluğunda
daha bir berraklık kazanır, tıpkı bir dağın,
dağcıya, ovadan daha net görünmesi gibi...

Ve arkadaşlığınızda, ruhsal derinlik
kazanmaktan başka bir amaç gütmeyin.

Çünkü, salt kendi gizemini açığa vurmak peşinde
olan sevgi, sevgi değil, savrulmuş bir ağdır
ve sadece yararsız olan yakalanır.

Ve arkadaşınıza, kendinizi olduğunuz gibi sunun.
Eğer dalgalarınızın cezrini bilecekse,
meddini de bilmesine izin verin.

Çünkü salt zaman öldürmek için bir arkadaş
aramanızın anlamı olabilir mı?
Onu, zamanı yaşatmak için arayın.

Çünkü o gereksiniminizi karşılamak içindir,
boşluğunuzu doldurmak için değil.

Ve arkadaşlığın hoşluğunda,
kahkahalar, paylaşılan hazlar olsun.
Çünkü küçük şeylerin şebneminde,
yürek sabahını bulur ve tazelenir.'




Aşk

Aşkı konuşmak için dudaklarımı kutsanmış ateşle temizledim, ama hiçbir sözcük bulamadım.
Aşktan haberdar olduğumda sözler cılız bir hıçkırığa dönüştü, yüreğimdeki şarkı derin bir sessizliğe gömüldü.
Ey bana gizlerinin ve mucizelerinin varlığına inandığım Aşk 'ı soran sizler,
Aşk peçesiyle beni kuşattığından beri ben size aşkın gidişini ve değerini sormaya geliyorum.
Sorularımı kim yanıtlayabilir? Sorularım kendi içimdeki için; kendi kendime cevaplamak istiyorum.
İçinizden kim içimdeki benliği bana ve ruhumu ruhuma açıklayabilir?
Aşk adına söyleyin, yüreğimde yanan, gücümü tüketen ve isteklerimi yok eden bu ateş nedir?
Ruhumu kavrayan bu yumuşak ve kaba gizli eller nedir; yüreğimi kaplayan bu acı sevinç ve tatlı keder şarabı nedir?
Baktığım bu görünmeyen, merak ettiğim açıklanamayan, hissettiğim hissedilemeyen şey nedir? Hıçkırıklarımda kahkahanın yankısından daha güzel, sevinçten daha mutluluk verici bir keder var.
Neden kendimi beni öldüren ve sonra şafak sökene kadar tekrar dirilten, hücremi ışığa boğan bu bilinmeyen güce veriyorum?
Uyanıklık hayaletleri kurumuş gözkapaklarımın üstünde titreşiyor ve taştan yatağımın etrafında düş gölgeleri uçuşuyor.
Aşk diye seslendiğimiz şey nedir? Söyleyin bana, bütün anlayışlara sızan ve çağlarda gizli olan o sır nedir?
Başlangıçta olan ve herşeyle sonuçlanan bu anlayış nedir?
Yaşam 'dan ve Ölüm 'den, Yaşam 'dan daha acayip, Ölüm 'den daha derin bir düş oluşturan bu uyanıklık nedir?
Söyleyin bana dostlar, içinizde Yaşam 'ın parmakları ruhuna dokunduğunda Yaşam uykusundan uyanmayan biri var mı?
Yüreğinin sevdiğinin çağrısıyla babasından ve annesinden vazgeçmeyecek kimse var mı?
İçinizden kim ruhunun seçtiği kişiyi bulmak için uzak denizlere açılmaz, çölleri aşmaz, dağların doruğuna tırmanmaz?
Hangi gencin yüreği tatlı nefesli, güzel sesi ve büyülü dokunuşlu elleriyle ruhunu kendinden geçiren kızın peşinden dünyanın sonuna gitmez?
Hangi varlık dualarını bir yakarış ve bağış olarak dinleyen bir Tanrı 'nın önünde yüreğini tütsü diye yakmaz?
Dün kapısından geçenlere Aşk'ın sırları ve değeri sorulan tapınağın girişinde durmuştum. Ve önümden çok zayıflamış, yüzü hüzünlü yaşlı bir adam iç çekerek geçti ve şöyle dedi:
'Aşk bize ilk insandan beri bağışlanmış bir güçsüzlüktür.'
Yiğit bir genç karşılık verdi:
'Aşk bugünümüzü geçmişe ve geleceğe bağlar.'
Ardından kederli yüzlü bir kadın hıçkırarak şöyle dedi:
'Aşk cehennem mağaralarında sürünen kara engereklerin ölümcül zehiridir.
Zehir çiy gibi taze görünür, susuz ruhlar aceleyle içer onu; ama bir kere zehirlenince hastalanır ve yavaş yavaş ölürler.'
Sonra gül yanaklı bir kız gülümseyerek dedi ki:
'Aşk Şafak 'ın kızları tarafından sunulan ve güçlü ruhlara güç katıp onları yıldızlara çıkaran bir şaraptır.'
Ardından çatık kaşlı, kara giysili, sakallı bir adam geldi:
'Aşk gençlikte başlayıp biten kör cahilliktir.'
Bir başkası gülümseyerek açıkladı:
'Aşk insanın tanrıları mümkün olduğunca fazla görmesini sağlayan kutsal bir bilgidir.'
Sonra yolunu asasıyla bulan kör bir adam konuştu:
'Aşk ruhlardan varlığın sırlarını gizleyen kör edici bir sistir;
yürek tepeler arasında sadece titreşen arzu hayaletlerini görür ve sessiz vadilerin çığlıklarının yankılarını duyar.'
Çalgısını çalan genç bir adam şarkı söyledi:
'Aşk ruhun çekirdeğindeki yangından saçılan ve dünyayı aydınlatan bir ışıktır.
Yaşam 'ı bir uyanışla diğeri arasındaki güzel bir düş olarak görmemizi sağlar.'
Ve paçavraya dönmüş ayaklarının üzerinde sürüklenen güçsüz düşmüş çok yaşlı bir adam titrek bir sesle şunları söyledi:
'Aşk mezarın sessizliğinde bedenin dinlenmesi, Sonsuzluk 'un derinliklerinde ruhun huzura ermesidir.'
Ve onun ardından gelen beş yaşındaki bir çocuk gülerek dedi ki:
'Aşk annemle babamdır, onlardan başka kimse bilmez aşkı.'
Ve böylece Aşk'ı tarif eden herkes kendi umutlarını ve korkularını bıraktı önüme sır olarak.
O anda tapınağın içinden gelen bir ses duydum:
'Yaşam iki yarıya ayrılmıştır: biri donar, biri yanar; yanan yarı, Aşk 'tır.'
Bunun üzerine tapınağa girdim, sevinçle diz çökerek dua ettim:
'Tanrım, beni yanan alevin besleyicisi yap...
Tanrım beni kutsal ateşine at...'




Beraberlik

Sonra Almitra tekrar konustu: 'Peki ya beraberlik? '

Ve o cevap verdi:

'Siz beraber dogdunuz ve hep öyle kalacaksiniz.
Ölümün beyaz kanatlari, sizin günlerinizi
dagittiginda da beraber olacaksiniz.

Siz Tanri'nin sessiz belleginde bile beraber olacaksiniz.

Fakat birlikteliginizde belli bosluklar birakin.

Ve izin verin, cennetlerin rüzgarlari aranizda dans edebilsin...

Birbirinizi sevin; ama sevgi bir bag olmasin,
Daha ziyade, ruhlarinizin sahilleri arasinda
hareket eden bir deniz gibi olsun.

Birbirlerinizin bardaklarini doldurun;
ancak ayni bardaktan içmeyin...
Ekmeklerinizi paylasin; ama
birbirinizinkini yemeyin...

Beraberce sarki söyleyin, dans edin, cosun;
fakat birbirinizin yalnizligina izin verin;
Tipki bir lavtanin tellerinin ayri ayri olup,
yine de ayni müzikle titresmeyi bilmeleri gibi...

Birbirinize kalbinizi verin; ama digerinin saklamasi için degil;
Çünkü yalnizca Hayat'in eli, sizin kalplerinizi kavriyabilir...

Ve yanyana ayakta durun; ama çok yakin degil,
Çünkü bir mabedin ayaklari arasinda mesafe olmalidir;
Ve mese agaciyla, selvi agaci,
birbirinin gölgesi altinda büyüyemez.'



Çocuklar

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,

Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.

Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin

Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.



Diğer Yanın

En şık elbiselerin
Diğer yanının tezgahında dokundu.
En tatlı yemeklerin
Diğer yanının sofrasında yediğin.
İstirahat ettiğin en rahat divan
Diğer yanının evindeki.
Allah aşkına!
De bana
Nasıl olur da
Kendini diğer yanından ayırabilirsin?



Düşünceler

Durmaksızın yürüyorum bu kıyılarda,
kumla köpüğün arasında.
Yükselen deniz ayak izlerimi silecek,
rüzgar köpüğü önüne katacak,
ama denizle kıyı daima kalacak.


Bugünün acısı, dünün hazzının anısıdır.

Anımsamak bir tür buluşmadır.
Unutmak ise bir tür özgürlük.

Yüreğimdeki mühür
kalbim kırılmadan çözülebilir mi?

Sevgililer birbirlerinden çok
aralarındakini kucaklarlar.

Arkadaşlık her zaman için
tatlı bir sorumluluktur,
asla bir fırsat değil.

Ancak büyük bir acı veya büyük bir sevinç
senin gerçeğini açığa çıkarabilir.
İşte böyle bir anda
ya güneş altında çıplak danset,
ya da çarmıhını taşı.

İnsanlık, sonsuzluğun dışından
sonsuzluğa akan bir ışık nehridir.

Şafağa ancak
gecenin yolunu izleyerek ulaşılabilir.

Gariptir ki,
kimi zevklerin tutkusudur,
acılarımızın bir kısmını oluşturan.

Kişinin hayal gücüyle, düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe,
yalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir.

Cennet orada,
şu kapının ardında,
hemen yandaki odada;
ama ben anahtarı kaybettim.
Belki de sadece koyduğum yeri unuttum.

Kuş tüyünde uyuyanların düşlerinin,
toprak üzerinde uyuyanlarınkinden
daha güzel olmadığı gerçeğinde,
yaşamın adaletine olan inancımı
yitirmem mümkün mü?

Bana kulak ver ki,
sana ses verebileyim.

Karşındakinin gerçeği
sana açıkladıklarında değil,
açıklayamadıklarındadır.
Bu yüzden onu anlamak istiyorsan,
söylediklerine değil,
söylemediklerine kulak ver.

Söylediklerimin yarısı beş para etmez;
ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir
diye konuşuyorum.

Yalnızlığım, insanlar geveze hatalarımı övüp,
sessiz erdemlerimi eleştirmeye
başladığında doğdu.

Bir gerçek her zaman bilinmek,
ama ara sıra söylenmek içindir.

İçimizdeki gerçek olan sessiz,
edinilmiş olan ise gevezedir.

İçimdeki yaşamın sesi,
senin içindeki yaşamın
kulağına ulaşamaz.
Yine de kendimizi yalnız
hissetmemek için konuşalım.

Sözcüklerin dalgası
hep üstümüzde olsa da,
derinliklerimiz daima dinginliğini korur.

Yaşam kalbini okuyacak
bir şarkıcı bulamazsa,
aklını konusacak
bir filozof yaratır.

Zihnimiz bir süngerdir,
yüreğimizse bir nehir.
Çoğumuzun akmak yerine,
sünger gibi emmeyi seçmesi ne garip!

Eger kış,
'Baharı yüreğimde saklıyorum'
deseydi, ona kim inanırdı?

Her tohum bir özlemdir.


Öğretilerin çoğu pencere camı gibidir.
Arkasındaki gerçeği görürsün,
ama cam seni gerçekten ayırır.

Haydi seninle saklambaç oynayalım.
Yüreğime saklanırsan eğer,
seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun
ardına gizlenirsen,
seni bulmaya çalışmak
bir işe yaramaz.

Neşeli yüreklerle birlikte
neşeli şarkılar söyleyen
kederli bir kalp ne kadar yücedir.

Yürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim,
durup yürüyenlerin geçişini seyretmek değil.

Hayır, boşuna yaşamadık biz!
Kemiklerimizden kuleler yapmadılar mı?

Özel ve ayrımcı olmayalım.
Unutmayalım ki, şairin aklı da,
akrebin kuyruğu da gururla
aynı yeryüzünden yükselir.

Evim der ki, 'Beni bırakma,
çünkü burada senin geçmişin yaşıyor.'
Yolum der ki, ' Gel ve beni izle,
çünkü ben senin geleceğinim.'
Ve ben hem eve, hem de yola derim ki,
'Benim ne geçmişim,
ne de geleceğim var.
Eğer kalırsam,
kalışımda bir ayrılış vardır;
gidersem,
ayrılışımda bir kalış.

Yalnızca sevgi ve ölüm
her şeyi değiştirebilir.'

Daha dün, yaşam küresi içinde
uyumsuzca titreşen bir kırıntı
olduğumu düşünürdüm.
Şimdi biliyorum ki,
ben kürenin ta kendisiyim,
ve uyumlu kırıntılar halinde
tüm yaşam içimde devinmekte.

Adlandıramadığın nimetleri özlediğinde,
ve nedenini bilmeden kederlendiğinde,
işte o zaman büyüyen her şeyle
beraber büyüyecek ve
üst benliğine uzanacaksın.

Ağaçlar yeryüzünün
gökkubbeye yazdığı şiirlerdir.
Ama biz onları devirir ve
boşluğumuzu kaydedebilmek için
kağıda dönüştürürüz.

Güzelliğin şarkısını söylersen eğer,
çölün ortasında tek başına olsan bile
bir dinleyicin olacaktır.

Esin daima şarkı söyler;
asla açıklamaya çalışmaz.

En büyük sarkıcı,
sessizliğimizin şarkısını söyleyendir.

Eğer ağzın yemekle doluysa
nasıl şarkı söyleyebilirsin?
Ve eğer elin altınla yüklüyse,
şükretmek için nasıl kaldırabilirsin?

Sözler zamansızdır.
Onları zamansızlıklarını bilerek
söylemeli ya da yazmalısın.

Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir.
O, kanayan bir yaradan
veya gülümseyen bir ağızdan
yükselen bir şarkıdır..


Kum ve Köpük - 1926

Eğitim

Sonra bir ögretmen, 'Bize egitimden bahset.' dedi.

Ve o cevap verdi: y

'Hiç kimse size, içinizdeki bilginin safaginda halen
yari uykuda olandan bir zerre fazlasini açiklayamaz.

Takipçileri arasinda mabedin gölgesinde
yürüyen bir ögretmen, size bilgeligini degil
sadece inancini ve sevgisini verebilir.

Eger gerçek bir bilgeyse,
bilgeliginin evine davet etmek yerine,
sizi kendi aklinizin esigine dogru yönlendirir.

Bir astronomi bilgini,
size uzayla ilgili anlayisindan bahsedebilir
ama anlayisini size veremez.

Bir müzisyen her yerde var olan ritimlerle
bir sarki söyleyebilir; ancak ne ritmi yakalayan kulagi,
ne de onu ekolayan sesi size sunabilir.

Ve semboller ilminde usta biri,
size simgesel alanlardan söz eder,
ama sizi oralara tasiyamaz.

Çünkü bir kisinin sahip oldugu ilham,
kanatlarini baska birine ödünç veremez.

Ve nasil herbiriniz Tanri'nin bilgisinde özgün
bir yere sahipseniz, sizin de Tanri'yi kayrayisiniz
ve dünyayi anlayisiniz tek basiniza ve size özel olacaktir.'




Ermiş

Kendi gününün şafağında, seçilmiş ve sevilen insan Al Mustafa,
tam oniki yıl boyunca Orphales şehrinde, gemisinin geri dönüp
kendisini doğduğu adaya götürmesini bekledi.

Ve onikinci yılda, hasat ayı olan Ielool'un yedinci gününde,
şehir duvarlarından uzak bir tepeye tırmandı, denize doğru baktı
ve gemisinin sisle beraber gelişini seyretti.

O anda kalbinin kapıları açıldı ve sevinci denize doğru uzandı.
Ve gözlerini kapadı, ruhunun sessizliğinde dua etti.

Tepeden inerken bir hüzün hissetti ve kalbinde şöyle düşündü:

'Nasıl huzur içinde ve üzülmeden gidebilirim?
Hayır, ruhum yara almadan bu şehri terketmeliyim..

Duvarlar arasında acı dolu geçen uzun günler,
yalnızlık içinde uzun geceler; kim acıdan ve
yalnızlıktan pişmanlık duymadan buradan kopabilir?

Bu caddelere ruhumdan o kadar çok parça saçtım ki,
özlemimin o kadar çok çocuğu bu tepelerde çıplak dolaştı ki,
sıkıntı ve ıstırap çekmeden onlardan kendimi ayıramam..

Bugün üstümden çıkardığım bir giysi değil,
kendi ellerimle yırttığım derim, kabuğum..

Geride bıraktığım bir düşünce değil,
açlık ve susuzlukla tatlandırılmış bir gönül...

Yine de daha fazla oyalanamam...

Herşeyi kendine çeken deniz beni de çağırıyor;
yola çıkmalıyım...

Çünkü kalmak, saatler geceyle yanarken,
donmak, kristalleşmek ve bir kalıba dökülmek demek...

Buradaki herşeyi memnuniyetle yanıma alırdım, ama nasıl?

Bir ses, dili ve ona kanat olan dudakları taşıyamaz.
Boşluğu yalnız başına aramalı...

Ve kartal, tek başına,
yuvasını taşımadan Güneş'e uçmalı...'

Tepenin yamacına eriştiğinde tekrar denize döndü
ve baş tarafında kendi yöresinden gemicileri barındıran
gemisinin limana yanaştığını gördü.

Ruhundan kopan sözlerle onlara seslendi:

'Kadim annemin oğulları, med-cezir süvarileri...
Ne kadar sık benim rüyalarıma yelken açtınız.
Şimdi benim uyanışıma geldiniz,
ki bu benim en derin rüyam olmalı...

Gitmeye hazırım ve şevkimin yelkenleri rüzgarı bekliyor.

Bu durgun havadan sadece bir nefes daha alacağım,
sadece bir bakış daha geriye, sevgi dolu...

Ve sonra aranızda yerimi alacağım,
gemiciler arasında bir deniz yolcusu olarak ben...

Ve sen, engin deniz, uyuyan anne,
nehrin, ırmağın özgürlüğü...

Bu nehir sadece bir kıvrım daha yapacak,
bu arazide bir kere daha çağıldayacak...
Ve ben sana geleceğim,
sınırsız okyanusa sınırsız bir damla...'

Yürürken, uzaktaki tarlalardan, bağlardan,
erkeklerin ve kadınların
şehir kapılarına doğru koşuştuklarını gördü.
Birbirlerine geminin gelişinden bahsettiklerini
ve kendi adını çağırdıklarını duydu.

Şöyle düşündü:

'Ayrılık günü, aynı zamanda toplanma günü mü olacak?
Benim akşamımın aslında şafağım olduğu söylenecek mi?

Sabanını tarlanın ortasında bırakana,
üzüm cenderesinin çarkını durdurana
ben ne verebilirim?

Kalbim meyveyle yüklü bir ağaca dönüşse de
derleyip onlara sunabilsem..

İştiyakım bir pınar gibi aksa da kaplarını doldurabilsem...

Bir yücenin elinin dokunmasını bekliyen bir harp mı,
yoksa nefesinin içimden geçeceği bir flüt müyüm?

Sessizliğin arayıcısı olan ben, sessizlik içinde
başkalarına güvenle dağıtabileceğim
nasıl bir hazine buldum?

Eğer bugün hasat günüyse, hangi tarlalara
ve hangi anımsanmayan mevsimlerde
tohumları ekmiş olabilirim?

Ve eğer fenerimi yükselteceğim saat gelmişse,
içinde yanan benim alevim olmayacak...

Kendimi bomboş ve karanlık hissederek
fenerimi kaldıracağım...

Ve gecenin bekçisi fenerimin içine yağı koyacak;
onu yakacak da...'

Bunlar kelimelere dökülenlerdi.
Fakat kalbindeki pek çok şey, söylenmemiş olarak kaldı.
Çünkü en derin gizemini açıklayamazdı...

Ve şehre döndüğünde, herkes onu karşılamaya geldi.
Adeta tek bir ses olarak ağlıyorlardı.

Ve şehrin yaşlıları ileri çıkıp şöyle dediler:

'Henüz gitme; bizi bırakma.

Bizim alacakaranlığımıza öğle ışığı oldun;
ve gençliğin, hayallerimize hayaller getirdi.

Sen aramızda bir yabancı, bir misafir değilsin.
Çok sevdiğimiz oğlumuzsun...

Gözlerimiz, senin yüzününü görememenin açlığını
ve acısını yaşamasın.'

Ve rahiplerle rahibeler konuşmaya başladılar:

'Denizin dalgalarının bizi ayırmasına,
aramızda geçirdiğin yılların bir anı olmasına izin verme.

Aramızda bir hayalet gibi yürüdün ve gölgen,
yüzümüze düşen bir ışık oldu.

Seni çok sevdik; ama sevgimiz
sözlere dökülmedi ve örtülü kaldı.

Ama şimdi sana yüksek sesle haykırılıyor;
sevgimiz önüne seriliyor.

Hep yaşandığı gibi, ne yazık ki sevgi kendi derinliğini,
ayrılma anına kadar anlıyamıyor...'

Diğerleri de ona yalvardılar; ama o hiç cevap vermedi.
Sadece başını önüne eğdi ve ona yakın duranlar,
göğsüne düşen göz yaşlarını gördüler.

Sonra, kalabalıkla birlikte
tapınağın önündeki meydana doğru yürüdüler.

Ve mabetten Almitra adında bir kahin kadın çıktı.

Ve o, kadına sonsuz bir şefkatle baktı;
çünkü daha şehirdeki ilk gününde onu bulan
ve inanan bu kadın olmuştu.

Ve kadın onu selamlıyarak konuşmaya başladı:

'Tanrının sevgili kulu,
son noktayı keşfedebilmek için
uzun zamandır uzakları gözlüyor, gemini bekliyorsun.

Ve şimdi gemin burada, sen de gitmelisin.

Anılarındaki ülke ve büyük dileklerinin mekanı için
duyduğun hasret çok derin.
Ve ne sevgimiz seni bağlıyabilir,
ne de sana olan ihtiyacımız seni tutabilir.

Ancak bizden ayrılmadan önce bizimle konuşmanı
ve bize gerçeği anlatmanı istiyoruz.

Ve biz onu çocuklarımıza,
onlar da kendi çocuklarına aktaracaklar
ve o hiç bir zaman yok olmayacak...

Yalnızlığında bizim günlerimizi gözlemledin ve
uyanıklığında, bizim uykumuzun hıçkırıklarını
ve kahkahalarını dinledin.

Şimdi bizi bize aç ve doğumla ölüm arasında
yer alanlardan sana aşikar olanları bize de anlat.'

Ve o cevap verdi:

'Orphales halkı,
tam şu anda ruhlarınızda devinmede olandan öte,
size neden bahsedebilirim? '




Hayat , İnsan , Yaşam ...

ayat, bir büyük beladır. - Leo Tolstoy

Bana inananın! Hayattan en çok zevk ve verim almanın sırrı tehlikeli yaşamaktır. - Friedrich Nietzsche

Umut kötülüklerin en kötüsüdür. Çünkü işkenceyi uzatır. - Friedrich Nietzsche

İnsanı öldürmeyen bütün kötülükler insanı güçlendirir. - Friedrich Nietzsche

Kötü şöhretle baş etmek vicdan azabıyla baş etmekten daha kolaydır. - Friedrich Nietzsche

İnsan, yalnız yaşamak için hayvan veya Tanrı olmalı demişti Aristo, üçüncü seçeneği unutarak. İnsan her ikisi de olmalı - bir filozof. - Friedrich Nietzsche

Artık onurluca yaşamak mümkün değilse, insan onurluca ölmelidir. - Friedrich Nietzsche

Dünya bir deri ve bu deride hastalıklar var. Hastalıklardan bir tanesi insan. - Friedrich Nietzsche

İntihar düşüncesi büyük bir rahatlık kaynağı; onunla, birçok kötü gecede boydan boya sakin köprüler kurulur. - Friedrich Nietzsche

Ölüm kötü, yaşam daha kötü. En kötüsü ikisi arasında geçiş yapmak.

Hayat cinsellikle bulaşan başbelası, ölümcül bir hastalıktır

Hayat acıyla, sefaletle, yalnızlıkla dolu. Ve hepsi çok yakında biticek. - Woody Allen

Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz: Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer; Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz. - Ömer Hayyam

Mevcut koşullarının üzerinde yaşayan kişi, çok kısa zaman içinde onların altında yaşama tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ya da eski İtalyan atasözünün deyimiyle: "Umutla yaşayan, umutsuzluk içinde ölür". - Joseph Addison

Hayat her bakımdan çok BOKTAN ve birinin başına gelebilecek en büyük BELA. İnsanın yapabileceği en mantıklı şey YÜKSEK kalibre bir av tüfeğini ağzına sokup tetiğe basmak.

Ölüm problemlerin en iyi çözümüdür. İnsan yok, problem yok. - Joseph Stalin

+Gönlüm, aranıp dünleri feryat etme, kam almak için yarınlar icat etme. Dünler düş olup gitti, yarınlarsa hayal. Cahilce şu gerçek günü berbat etme. - Ömer Hayyam

Mücadeleleriniz için bir ödül beklemek yanlıştır. Ödül mücadelenin kendisidir, kazandığınız değil. Dünyanın saçmalığını yenmeyi bekleyemeseniz de, bu girişimi yapmalısınız. Ahlak bu, din bu, sanat bu, hayat bu. - Phil Ocs

Eğer cehenneme doğru gidiyorsanız; gitmeye devam edin. - Winston Churchill

Kavga edenler kaybedebilir. Kavga etmeyenler çoktan kaybetmiştir. - Bertold Brecht

Önce sizi umursamazlar, sonra size gülerler, sonra sizinle kavga ederler, sonra siz kazanırsınız. - Gandhi

En ölümcül nefret, en derin arzulardan doğar. - Sokrates

Ben ölümsüzlüğü eserlerimle elde etmek istemiyorum; ölmeyerek elde etmek istiyorum. - Woody Allen

Okul günleri, inanıyorum ki, bütün insan hayatındaki en mutsuz günler. Sıkıcı ve anlaması zor işlerle, yeni ve çirkin kurallarla, sağ duyunun ve ılımlığın katledilişiyle dolular. Yeterince parlak bir çocuğun, kendisine aktarılanların çoğunun saçmalık olduğunu ve kimsenin de bunları öğrenip, öğrenmediğiyle gerçekten de ilgilenmediğini anlaması uzun sürmüyor. - Henry Mencken

Ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz - Lucretius

Şiddet yaşanmamış bir yaşamın dışa vurumudur. - Erich Fromm

Her gün, bugün son gününüzmüş gibi yaşayın. Çünkü birgün öyle olacak!

Ancak yeterince karanlık olduğunda yıldızları görebilirsiniz. - Charles A. Beard

Sağlık manyakları bir gün kendilerini aptal hissedecek, hastanede yatıp hiçbir şeyden ölürken. - Redd Foxx

Hayatta yapılması en zor şey, sevdiğiniz insanın, bir başkasını sevmesini izlemek.

İnsanı elbiseler insan yapar. Çıplak insanların toplumda çok az ya da hiç etkisi yoktur. - Mark Twain

Ünlü Filozofların Sözleri



Düşünüyorum öyle ise varım.
DESCARTES

Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
GIBBON

Hayatta hiç hata yapmamış birisi zaten hiçbir işe başlamamış demektir.
HENRY FORD

Hayatta hiçbirşeyden korkmayın yalnız;herşeyi anlamaya çalışın. MARİE CURİE

İnsanlar tecrübeleri oranında değil tecrübelerinden aldıkları dersler oranında olgundurlar.
BERNARD SHAW

İnsan aklın snırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez.
ALBERT EINSTEIN

Olgun insan yapabileceğini söyleyen ve söylediğini yapan insandır.
KONFİÇYUS

Gerçek arkadaş sağlık gibidir.Değeri ancak o yok olunca anlaşılır.
CERVANTES

Sözcüklerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız.
KONFİÇYUS

İnsanların yapabileceği en büyük fenalık kendisine olan güvenini kaybetmesidir.
RİCHARD BERNEDİCİ

İnsansal öz, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Gerçekliği içersinde, bu, toplumsal ilişkilerin bütünüdür.
KARL MARX


Aristoteles

Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.
İnsanlar arzularına son olmadığı için, bu arzuları tatmin edecek vasıtalara da son olmamasını isterler.
Arzu öyle bir şeydir ki, hiç doymak bilmez; bir çok insanların hayatı, arzuları doyurma yollarını aramakla geçer.
Cesaret kuvvetle birleşince büsbütün artar.
Umut, uyanık adamın rüyasıdır.
Fazileti olmayan insan, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en muhteris ve en doymak bilmez olanıdır.
Adalet önce devletten gelir.
İyi, basit; kötü ise çok yönlüdür.
Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.



Honore de BALZAC

Hayat herkes için acı, çünkü benim boş yere dilediklerime sahip olmuş nice insanlar gördüm, onlar da mes�ut değil.
İnsanın en zor katlandığı duygu acımadır, hele hak edince.
Evlenme dâvaya benzer. Mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.
Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne suç, ne namus, ne de ruh.
Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.
Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.
Bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur.
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.
Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez.


Bernard SHAW

Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
Yaşlanmadan akıllanmayı çok isterdim.
Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz
Susmanın kudretine inanıyorum. Bu mevzu üzerinde saatlerce konuşabilirim.
Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında.
Bir kelime yeterlidir, gerisi laftır.
Moda kadınlara benzer, onun da havası vardır.
Her şeyi düşünmek, çoğun her şeyi düzene sokmak demektir.
Birçok insanın korkak olmaya cesareti yoktur.
Yazı ile insan daya iyi yalan söyleyebilir.
Zekanın sakıncası, insanı devamlı surette bir şeyler öğrenmeye zorlamasıdır.
Erkeğin de, kadının da terbiyesi birbirleriyle tartıştıkları zaman belli olur.
Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.
Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının da akıllarını kullanır.
Ben şaka yaparken gerçekleri söylerim, çünkü gerçekler dünyanın en gülünç şakalarıdır.
Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaparlar.
Parayı kazanmadan harcamaya nasıl hakkımız yoksa, mutluluğu da üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur.
Değişmez kural, değişmez kuralın olmayacağıdır.
Çocuklarınıza ders vermek istiyorsanız (bu hiç de gerekli değil) kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaları için değil, sizin gibi olmamaları için.
Yapabilenler yapar; yapamayanlar yapmayı öğretir.
Benim en iyi dostum terzimdir. Çünkü ne zaman beni görse, derhal o andaki ölçülerimi alır. Oysa bütün öteki tanıdıklarım benim hala eskisi gibi olduğumu düşünürler.
Yalancının cezası; kimsenin kendine inanmayışı değil, asıl kendisinin kimseye inanmayışıdır.
Merhamet sevgiye yakınsa, minnet onun aksine yakındır.
Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder.
Aşk, insana vakar, ağırbaşlılık, hatta güzellik verir.


DOSTOYEVSKİ

Bazı insanlar, ev köpekleri gibi, yamandıkları kapıdan ayrılmazlar.
Çocuk, dünyanın en büyük saadetidir.
Çocukları seven hayatı da sever.
Evlenme, boşanma işi sırf kadınların elinde olsaydı, bir tek nikâh sağlam kalmazdı.
Gözyaşları kurur.
Hayata yeniden başlasaydım , saniyelerin nabzını tutardım.
Hayatımızda en yüce, en güçlü, en faydalı dayanağımız ana baba evinden kalan hatıralarımızdır.
İnsan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur.
İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür.
İnsanların saadet kadar felakete de ihtiyacı vardır.
İster tatlı, ister acı olsun, hatıra insana ıstırap verir.
Kadını kalkındıran, onu uçurumun dibine kadar yuvarlanmaktan koruyarak hayata yeniden doğmasını sağlayan biricik kuvvet aşktır.


Johann Wolfgang Von GOETHE

Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Aşk ve sevinç büyük çabaların kanatlarıdır.
Bir kişinin sözleri önemli değildir; iki yanı da dinlemeli.
Bir şey her şey için, her şey bir şey için vardır.
Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
Gönlümüz bize aklımızdan daha yakındır.
Görev, içinde bulunduğumuz zamanın bizden istediği şeydir.
İnsan ancak anladığı şeyi duyar.
İnsan kendini hiçbir yerde, karıncalar gibi kaynaşan kalabalığı yarıp geçtiği zamanki kadar yalnız hissedemez.
İnsan, babasına borçlu olduğu saygıyı, ancak baba olduğu zaman duyar.
İnsanın bir şeyi öğrenebilmesi için her şeyden önce o şeyi sevmesi gerekir.
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır.
Mükemmel insanların aksayan tarafları daha çok göze batar.
Samimi olmayı vaad edebilirim; tarafsız olmayı asla.
Sevmek, inanmak demektir.
Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır.



KONFÜÇYÜS

Vefa ve samimiyet ilk prensipleriniz olmalıdır.
Eğer kusurların varsa, onlardan kurtulmaya çalışmalısın ve bundan korkmamalısın.
Yapılmış şeyler üzerinde konuşmak lüzumsuzdur, geçmiş şeyleri ayıplamak da manasızdır.
Bir insan sabahleyin doğru yolda ise, akşam saatlerinde de öyle kalacak ve bundan pişman olmayacaktır.
Tevazu ile konuşmayan bir kişi, zamanla bununla ilgili bütün kelimeleri de tamamıyla unutabilir.
Kelimelerin kuvvetini bilmeyen insanlarla esaslı bir konuyu konuşmak mümkün değildir.
İhtiyatlı insan nadiren hata işler.
Doğaya göre bütün insanlar birdir, fakat pratikte birbirlerinden dehşetli ayrılık gösterirler.



William SHAKESPEARE

Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir.
Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.
İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür.
Herkese kulağını, ama çok azına sesini ver.
Ah! Bu kadar okudum, bu kadar öykü ya da destan duydum, aşkın yolu asla düz gitmiyor.
İyimser, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser ise kabuğun altında yine yara görür.
Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkınışların teşvikcisidir.
Konuşmadan önce düşün, hareket etmeden önce ölç.
Geçmiş bir dost için yakınmak yeni dertler edinmektir.
Cehalet Tanrının laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır.
Nasıl bir at, üzerindeki zengin koşumların farkına varmazsa insan da içinde yaşadığı nimetlerin öyle farkına varmaz.
Bir iftira başka iftiraları doğurur.
Aşk bir deliliktir.
Daha iyi, iyinin düşmanıdır.
Yiğitlik intikam kazanmakta değil, tahammül göstermektedir.
Geçmiş bir felakete üzülmek, bir yenisini davet etmenin en emin yoludur.
Aslında hiç bir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında düşündüğümüze bağlıdır.



Leo Nikolaevich TOLSTOY

Af dileyen, kendi kendini itham eder.
Aşk, kızıl gibi geçirilmesi gereken bir hastalıktır.Kaynakwh webhatti.com: Ünlü Filozofların Sözleri
Bekleyebilen için herşey iyi sonuç verir.
Bir insanı, bulunduğu mevki ile değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmelidir.
Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.
Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
Hırsları kökünden atmak mümkün değildir. Onları sadece asıl ülkülerine doğru yöneltmeğe çalışmalı.
İnanç, hayatın kuvvetidir.
İnsanlar seni, istedikleri kadar bilsinler, ama kendi kendini aldatabilir misin?
Öyle davran ki, senin iraden kendini bir kanun koyucu gibi hissetsin. Öyle davran ki, bu davranış yanında insanlığı bir araç değil bir amaç olarak göresin. Öyle davran ki, senin iradenin bir kanun gibi genel geçerliliği olsun.
Savaş, mızraklı, trampetli bir bayram değildir. Onun manzarası kandır. Ölümdür.
Tarihin konusu, kavimlerin ve insanların hayatıdır.

Victor HUGO

Öğrendikten, sevdikten sonra daha çok acı çekeceksiniz
Barış, her şeyi hazmeden mutluluktur.
Çalışma uçup gidebilen bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zor bir alışkanlık.
Ölüm bu; ne hükümdar tanır, ne soytarı; herkesi aynı iştahla yutar.
Hayat, felaket, yalnızlık, yüzüstü bırakılmışlık, yoksulluk kendine göre kahramanları olan savaş alanlarıdır.
Evlatlarını sevmeyen babalar olabilir; ama, torununu çıldırasıya sevmeyen dede olamaz.
Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşleyen kadındır.



F.M.Arouet VOLTAIRE

Ayrılık, tatmin edilmeyen aşkı arttırır.
Her zaman zevk, zevk olmaktan çıkar. Bir şeye düşkünlük hayvanlarda bile yoktur.
Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir düşünceye karşı duramaz.
İnsan zeka karşısında eğilir ama şefkat karşısında diz çöker.Kaynakwh webhatti.com: Ünlü Filozofların Sözleri
İnsanoğlu hiç de kötü olarak yaratılmamıştır; ama hastalandığı gibi kötüleşir de.
İyi bir taklit, kusursuz bir yaratıştır.
Kendi nefsine hakim olan, dünyaya hükmedebilir.
Pek az insan başkalarının deneylerinden yararlanmayı bilecek kadar akıllıdır.
Seçilmiş birkaç kitaptan güzel ne olabilir.
Tanrıya ettiğim dua pek kısadır; Tanrım düşmanlarımı gülünç duruma düşür.
Vahşiler hariç, bütün insanlar, kitapların hükmü altındadır.
Vatana sadakatla hizmet edenin atalara ihtiyacı yoktur.
Vatanımız, bütün asil ruhlar için en mukaddes bir yerdir.
Yarabbi ben düşmanlarımı yenmeğe kadirim. Sen beni dostlarımdan koru.

Yorgunluk/Can Yücel

Kuşlar vardır, cana benzer havalarda:
Soguksa kar, baharsa yaprak;
Bir başına büyür toprakta ömrümüz,
Güneşle yeşil elleriyle çıplak;
-Uslu ayaklarla başlamış yolculuk-
Yürünmez öyle, bazen durulur,
Ve iner erenler katına yorgunluk;
Kapanır sükun üzre kitaplar.
Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
Bir su kenarına gelir durur;
Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır;
Yürünmez öyle hep, bazen susulur.


CAN YÜCEL

Hayata Dair Özlü Sözler

Alain : Büyük başarılar kişiyi aptallaştırmadığı takdirde kişi alçakgönüllü olur.
Albert Camus : Albert Camus : yaşamanın tadını çıkarmaktan korkana aptal derim.
Alexsandre Vinet : hayat ne bayram ne de yas günüdür. hayat sadece bir iş günüdür.
Alfred de Vigny : Aktör bir dramı bir elbise gibi alır, giyinir, sonra buruşturup atarak bir başkasını alır. Ama bu attığı elbise ondan daha fazla yaşar.
Alphonse Daudet: Birini sevindiren iş, diğerini ağlatır, yaşamak işte böyledir.
Andre Gide : hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılır.
Andrew Carneige : Başkalarının hayatlarına güneş saçanlar, kendi yaşamlarını da nurlandırırlar.
Angelius Silesius : yalnızlık zordur: ama yine de toplulukla olma,Yoksa her yerde bir çölün ortasında kalırsın.
Anonim : Papatya...Mütevazı ,kaprissiz,kendi halinde bir çiçek. Zarif üstelik de dikensiz. İşte hatası!.....
Apaçi kızılderili Kabilesi : Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım.
Arthur Asle : Aldıklarımızla hayatımızı kazanırız, verdiklerimiz ise hayatı hayat yapar.
Atatürk : hayatta en gerçek yol gösterici, bilimdir,mürşit ilimdir, fendir.
Atatürk: dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki
Athea Gibson : Ne başarırsanız başarın, size yardım eden biri mutlaka vardır
Axel Munthe : başarının şartları, bilmek, istemek, cüret etmek ve susmaktır.
Bailey : Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.
Beethoven : "Hayatı sevmiyor musunuz..? Öyleyse zamanı israf etmeyiniz, çünkü hayat ondan yapılmıştır "
Benjamin Franklin : hayatın en büyük trajedisi çok çabuk yaşlanmamız, ama çok geç akıllanmamızdır
Bernard Shaw : Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.
Bernard Shaw : hatalarla dolu bir hayat, bomboş geçirilmiş bir hayattan çok daha faydalı ve onurludur
Bernard Shaw : yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz
Bernard Shaw : yaşlanmadan akıllanmayı çok isterdim.
Bill Cosby : Size başarının değil, ama başarısızlığın formülünü verebilirim: Herkese hoş görünmeye çalışın.
Boileau : hatalarımızı zamanında söyleyecek arkadaş gereklidir.
Bordilon : hayatın ışıkları kısıldığı zaman, yalnız sevginin gözü uyanık kalır.
Brendan Gill : hayatın ciddiye alınması gerektiğini destekleyen en ufak bir ipucuna rastlamak mümkün değil.
Buda : İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen;çünkü hayattaki dayanağın odur...
C. Sandbug : yaşam soğana benzer, kat kat soyarken zaman zaman ağlatır.
C.Pavese : hayat, yaşantı aramak değil, kendimizi aramaktır.
Carl Jung : Carlyle : En büyük yanlış yanlışlıkların farkında olmamaktır.
Cemil Sena : Küçüklerin yardımı olmaksızın hiçbir büyüğün başarıya ulaştığı görülmez. Bu, ne küçüğü büyütür, ne de büyüğü küçültür.
Cenap Şehabettin : Gençlik çabuk geçer derler, malesef ihtiyarlık da öyle!
Cenap Şehabettin : Gündüz kandilini hazırlamayan , gece karanlığa razı demektir.
Cenap Şehabettin : hayat, bir tabur vukuattır, kumandanı tesadüf.
Cenap Şehabettin : ihtiyarlarda maziyi görürüz. Halbuki iyi baksak istikbalimizi görürdük.
Cenap Şehabettin : yanlış bildiklerimizi atabilsek, dimağımızın yükü o kadar hafifler ki.
Chapman : Gençler, ihtiyarların aptal olduklarını sanırlar, ama ihtiyarlar, gençlerin aptal olduklarını bilirler.
Charles F. Kettering:Benim tüm ilgim gelecektedir, çünkü yaşamımın geri kalanını orada geçireceğim.
Christian Morgenstern :Benim için dünyanın ve hayatın ağaçtan daha güzel bir sureti yoktur.
Cicero : Herkes yanlış yapar, ancak ahmaklar yanlışlarında direnirler.
Cicero : yaşamak için yemelisin,yemek için yaşamamalısın.......
Cu Kong :Büyük adamların hatası, güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür.
Çin Atasözü : İnsan kendi hatalarını yalnız başkalarının gözleriyle görebilir.
D.J.Schawartz : İnanın, gerçekten başarabileceğinize inanın, başarabilirsiniz ve başaracaksınız.
D.J.Schawartz : Peki, bir deneyeceğim ama bu işin olacağını sanmıyorum. tavrı , başarısızlığı getirir.
D.J.Schawartz : Bu nasıl yapılır? diyerek daima yapabileceğine inanan kişilerin kapısını çalar.
D.J.Schawartz : Eğer büyük düşünürseniz büyük yaşarsınız. mutluluk içinde yaşarsınız. Hem başarmış , hem yüksek gelirli olarak büyük yaşarsınız. Arkadaşlıklar büyük olur,saygılar büyük olur.
D.J.Schawartz : Endişeleri düşünürsen başarısız olursun. Endişeleri bırakıp zaferi düşünürsen başarılı olursun.
Dan Bennet :Egoist, kendi yaşamında fazlasıyla rol oynayan kişidir.
Demokritus : Söz, başarının gölgesidir.
Diane Wakoski oğuştan sahip olduklarınızla yaşamayı öğrenmek bir süreç, bir katılım, yani yaşamınızın yoğrulmasıdır.
Doris Lessing : DR.C.Bernard:Bildiğimizi zannetmemiz öğrenmemizin en büyük düşmanıdır.
E. Bulwer Lytton: Gençliğin parlak lügatinde başarısızlık diye bir kelime yoktur.
Edmond Goblot:Her konuda gerçeğe ve akla uygun olarak hareket etmeyi ileri süren kişi için bağımsızlık hayattan daha değerlidir.
Einstein : hayatı yaşamanın iki yolu vardır;Biri hiç bir şeyin mucize olmadığını düşünmek,diğeri ise, HER ŞEYİN mucize olduğunu düşünmektir.
Einstein : Einstein : Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha güç.
Elizabeth Kenny: Bütün ömrünü koyun gibi geçirmektense, bir gününü aslan gibi yaşa.
Emile Zola : başarı her şeyi temizleyen altın yaldızlı bir alevdir.
Epikür : Gizlilikte yaşa!
Epikür : yaşamında,komşun farkına vardığı zaman utanacağın hiçbir şey yapma.
Erdal Bilallar: hayatlarında her zaman dürüst bir şekilde daha ileriye gitmek isteyen kişiler sonuçları önemsemezler.
Erdal Bilallar: Önemli olan hayatındaki eşyalar değil, hayatındaki kişilerdir.
Eugene O'Neil :Savaş bir para israfıdır... hayatın kazançlarını siler süpürür.
Fenelon: Sevmeden yaşamak yaşamak değildir. Az sevmek ise sürüklenmektir.
Franklin : Öldükten sonra yaşamak istiyorsanız, ya okumaya değer şeyler yazın, ya da yazılmaya değer şeyler yaşayın.
Franklin :Zamanı sıkıştırmaya kalkma; hayatı meydana getiren şey zamandır.
Freud :İnsan, kendi yanlışlarından çok şey öğrenebilir.
G.Santayana : Geçmişi hatırlayamayanlar,onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar.
Gassion :Zorluklar hayatımızın bileği taşıdır. Biz onlara sürtüne sürtüne keskinleşiriz.
George Hegel :Tutku olmadan büyük başarı da olmaz.
Georges Courteline: Eğer karım bir gün dul kalacaksa, bunun ben hayattayken olmasını tercih ederim.
Goethe : Uşağım dahi olsa, hatalarımı düzelten efendim olur.
Gogol : Memurlar hiç başaramazlar. Çünkü onlar kağıtlar, belgeler, dilekçeler arasında sıkışıp kalmışlar ve dünyanın gerçeklerini unutmuşlardır.
Goldoni :Kurtla yaşayan, ulumasını öğrenir
Goldsmith :Kadınlarla müziğin yaşı yoktur.
Gorbachov: hayat geç kalanları hiç affetmez....
H. Jackson Brown :En sıradan iş bile büyük başarılar getirme potansiyeline sahiptir.
Hazret-i Ali :Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene hatasını,
başka birisini misal göstererek anlatınız.
Henri Poincare : Bilimin konusu genel olandır.Geneli görmeye çalışan insan zihni artık ayrıntılarla uğraşmamaya başlar.Bunu günlük hayatında da uygular.
Henry Ford: hata değil,çare bulun.....
Herbert N. Gasson: Eğer ben genç bir adama tek nasihat verecek olsaydım şunu söylerdim: Git, ömrün oldukça zorluklarla ve sorumluluklarla dolu bir hayat yaşa. Çünkü bunlarsız bir hayat, taşımaya değmeyen bir yüktür.
Hz. Ali : Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız.
Hz. Ömer :İnandığınız gibi yaşayamazsanız,yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.
İbsen :Günahsız olan, korkusuz yaşar.
J. J.Rousseau : yanlış sonsuz şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir.
J. Jenkins :Silginiz kaleminizden önce bitiyorsa yanlışınız çok demektir.
J.J. Rousseau : yaşamak solumak değil , çalışmaktır.
J.K.Moorhead :Hiç kimse, başarı merdivenine elleri cebinde tırmanmamıştır.
Jack Ensign Addington : Dengenizi yitirirseniz,her şans rüzgarı sizi yumruklar; beklenmeyen şeyler hayatınıza renk ve lezzet katacağına sizi telaşa boğar.
Jack Ensign Addington : Ekilen her zihinsel tohumun bir gün meyve vermesi, hayatın yasalarından biridir.
Jack Ensign Addington : Kişi kendisiyle ilgili inandığı,hayal ettiği,güvenle beklediği şeyleri mutlaka yaşayacaktır.
Jack Ensign Addington : Sadece beceriksizler ve başarısızlık bilincine sahip olanlar başarılarını sigorta etmek için başkalarından bir şeyler almaları gerektiğine inanırlar.
Jean Cocteau :Şansa inanmak gerek, yoksa sevmediklerimizin başarısını nasıl izah edebiliriz
John Colbins:Yaşamımızda işlediğimiz hataların çoğu, düşünmemiz gereken yerde hissetmekten, hissetmemiz gereken yerde düşünmekten ileri gelmektedir.
John Erskin :•Bir gencin hata yapmasını önlersen,onun kararlarını da kendi kendine vermesini önlemiş olursun.
John Milton :Neşe, hayatın en büyük amacıdır.
John Wooden: Sanki sonsuza dek yaşayacak gibi ilim öğrenin. Sanki yarın ölecekmiş gibi yaşayın
K Gibbon: Konuşmak, öğrenmeye yol açar; ama dehanın okulu yalnızlıktır.
Karl Popper : Beyaz kuğuları tek tek gözleyip “tüm kuğular beyazdır.” Dersek Avustralya’daki siyah kuğuların varlığı bu genellemenin yanlış olduğunu ortaya koyar.O nedenle tümevarımla çıkarılmış yasalar,salt bir güvenirlilikle değil,belli bir olasılıkla geçerlidir.
Konfüçyüs : Kuşkularınızı azaltmak için çok dinleyin; boş şeyler söylememek için düşünerek konuşun; o zaman sık sık hata işlemezsiniz.
Konfüçyüs : Seveceğin bir işi seçersen, yaşamında bir gün bile çalışmış olmazsın.
La Bruyere : dünyada başarı kazanmanın iki yolu vardır: Ya kendi aklından faydalanmak, yahut da başkalarının akılsızlığından faydalanmaktır.
La Bruyere : yaşam, duygulananlar için bir trajedi, düşünenler için bir komedidir.
La Rochefaucauld: Pek az kimse yaşlanmasını bilir.
La Rochefoucauld :İnsan, denemediği her şeyde yüzde yüz başarısız olur.
Laedri:•Kim büyük fikirler için yaşıyorsa, kendisini unutmalıdır.
Li Gi :Çok yaprak az meyve: Bu doğanın yasası. Çok söz ve az iş, bu da insanın hatasıdır.
Lin Yutang :Akıllı adam hem kitapları ,hem de doğrudan doğruya hayatı okur.
Lincoln: Bir ulus; yarısı hür, yarısı tutsak olursa yaşayamaz
Ludwig Wittgenstein:Yalnızca imgeden onun gerçek mi yoksa yanlış mı olduğu bilinemez.
Malcomb S. Forbes ers alınmış başarısızlık,başarı demektir.
Mandino : Bugünden başlayarak, rastladığın herkese sanki gece yarısına dek öleceklermiş gibi davran. Onlara gösterebildiğin kadar iyilik, anlayış ve özen göster. Ve bunu herhangi bir ödüllendirilme düşüncesi olmadan yap. yaşamın dönüşü olmayacak bir biçimde değişecektir
Mark Twain : O şekilde yaşamalısın ki, öldüğün zaman tabutçu bile matem tutsun.
Marlowe:Herkes ölmek için yaşar, düşmek için yükselir.
Mary McCarthy : yaşamda asla geriye bakmamayı ve pişmanlık duymamayı bir kural olarak benimseyin. Her gün, her saat bilinmezlikler içinde yaşıyoruz.
Mavrice Maeterlinck : Huzur içinde geçen saatleri yaşanmış sayarım.
Mehmet Kaplan: Doğru düşündüğüne inanan yanlış fikirlerle savaşmak zorunda kalır.
Melih Özer : Bir gün nasıl olsa ayrılacağız;fakat yaşarken ayrılmayalım.
Mevlana : başarmak için başaracağım diye başla.
Mevlana : Her şeye doğru demek aptallıktır.Her şeye yanlış diyen zorbadır.
Moliere : Zorluklar, başarının değerini arttıran süslerdir.
Montaigne : dünyaya geldiğimiz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarız.
Montaigne : Bir başarı bin mazeretten üstündür.
Montaigne : Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar.
Montaigne : Doğanın istediği gibi düşün ve yaşa.
Montaigne : Okunu hedeften öteye atan okçu,Okunu hedefe ulaştıramayan okçudan daha başarılı sayılamaz.
Muhammed Bozdağ : Baş döndürücü bir başarıya imza atabilmek için baş döndürücü işler yapmaya değil, baş döndürücü arzulara sahip olmaya ihtiyacımız var.
Muhammed Bozdağ : başarı aynı yönde sonuna kadar gitmektir.
Muhammed Bozdağ : başarısızlık yapamamak değil, yapamayacağını sanmaktır.
Muhammed Bozdağ : başarmak isteyen tüm gemilerini yakmalı ve girdiği yoldan geriye dönüşü imkansız hale getirmelidir.
Muhammed Bozdağ : başarmanın yapmaktan başka bir yolu yoktur.
Muhammed Bozdağ : Başkasının ürettiği eseri satın alabilirsiniz, ancak kendi başarınızı satın alamazsınız.
Muhammed Bozdağ : Başlangıçta hata yapmadan mükemmele ulaşan hiç kimse yoktur.
Muhammed Bozdağ : Bir defa inandınız mı, inanılmaz işleri başarırsınız. Ama bir defa inanmadınız mı, tüm kainat sizi engellemek için seferber olur.
Muhammed Bozdağ : Boğuştuğunuz şartlar ne kadar ağırsa, gelecekte ulaşacağınız başarı o kadar büyük olacaktır.
Muhammed Bozdağ : Çoğumuzun başaramama nedeni hedefsizliğimiz değil, ama hedefimizin bulanıklığıdır. Kesinlik tam olarak neyi, tam olarak nasıl, tam olarak nerede, tam olarak ne zaman ve tam olarak ne kadar yapmak istiyorsunuz?
Muhammed Bozdağ : Doğruyu yapmak için elimizden gelen tüm çabayı göstermeliyiz. Eğer yanlış yapmaktan korkarsak, büyük doğrularımızla insanları tanıştıramayız.
Muhammed Bozdağ : Evet, ne yazık ki herkes başaramayacak. İşte onlar başaramayacaklarına inananlardır.
Muhammed Bozdağ : hayatınızı işgal etmelerine izin verdiğiniz küçük işlerin kuyusu öyle bir yoğun karanlıkla hayatınızı kuşatır ki, başınızı kaldırıp, o kuyudan yukarıya nasıl çıkabileceğinizi düşünmeye imkan bulamazsınız.
Muhammed Bozdağ : Kimsenin dünyada ikinci hayatı olmayacaktır. Bir defa şansınız var ve şimdi.
Muhammed Bozdağ : Neyi başaracağınız, neyi, nasıl ve ne kadar istediğinize bağlıdır.
Muhammed Bozdağ : Önemli olan arzuyu her gün canlı tutmayı başarmaktır. Yaptığımız en büyük hata ihmal etmektir, ısrar etmemektir.
Muhammed Bozdağ : Zihinlerini ölmüş geçmişte ve doğmamış gelecekte yaşatanlar, şimdiki zamanda yaşamaya mahkum olan bedenlerini öldürürler. Beden giderse hayatı da beraberinde götürür.
Muhammed Bozdağ : Kader iki kardeşin oynarken kurdukları hayalleri bile gerçeğe dönüştürüyorsa, sizin göz yaşlarınızla kurduğunuz hayalleri niçin gerçeğe dönüştürmesin?
Muhiddin Arabi : Maddi hayata meyledenler için hayat deniz suyu içmeye benzer, içtikçe susarlar, susadıkça içerler.
Mustafa Uludağ : Sabır ağacına çıkmak güçtür , Lakin meyvesi lezzetlidir.
Mustafa Uludağ : Ümidini kaybetmiş kişiler için yaşamak; sadece vakit geçirmekten
Nietzche : Gerçek bazılarımızın onsuz yaşayamayacağı bir yanılsamadır
Nietzche : Sokrat,ölüm bunaltısı nedir bilmeyen,yaşayan biri değil,bir salt akıl olarak ölen ve hayat güdüsünden tümüyle kopmuş bir canavardır.
Nietzsche : hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar.
Nietzsche : Korkarak yaşarsan hayatı yalnızca seyredersin.
Nietzsche : Uygarlaşmış dünya ilişkilerinde herkes, hiç değilse bir konuda kendini başkalarından üstün hisseder. Genel iyi yüreklilik buna dayanır. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.
Nietzsche : Uygarlık tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz
Nietzsche : Kolay yaşamak istiyor musun ? Sürüde kal ve sürü sevgisi uğruna kendini unut
Oliver Goldsmith : İlk hata saflığın, fakat sonrakiler suçun ürünleridir.
Oscar Wilde : Aile hayatının güzelliği gibi hiç bir şey yoktur.
Oscar Wilde : Akrabalar, ne yaşamasını nede ölecek zamanı bilen insanlardır.
Oscar Wilde : hayatta bütün başarılarımı her zaman ve her işte zamanından bir çeyrek saat önce harekete geçmeme borçluyum.
Oscar Wilde : hayatta iki çeşit trajedi vardır; biri istediğini elde edememek, öteki; elde etmek.
Oscar Wilde : Hepimiz bir bataklıkta yaşıyoruz, ama bazlarımız yıldızlara bakıyor.
Oscar Wilde : Şanssızlığa katlanabiliriz, çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldir. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır.
Paul Valery : Bir devlet, yaşayan ve kendine karşı çıkanı ne kadar koruyabilirse o
kadar güçlüdür.
Paul Valery : yaşlanmak, olabilirliğin azalmasıdır.
Petrarca : Yalnız bir yaşamı sürekli aradım (Dere, tarla ve orman tanıktır buna)ışığın yolunu bulmamda yararı dokunmayan, O budala kafalardan kaçarak.
Pierre Reverdy : Orman için ateş neyse, yaşam için de şiir odur.Şiir yaşamdan çıkar ve onu değiştirir.
Publilius Syrus : Büyüğün tespit ettiği yanlış da olsa, doğrudur.
Pythagoras : Ne gizli,ne de başkalarının yanında utanacak bir şey yapma.
Rembrantd : Düşünmediğim zaman, yaşamadığım zamandır.
Rıfat Necdet Evrimer : Ömür maceramız bitmeseydi yaşamak külfet olurdu.
Richard Bach: yaşamınızdaki her sorun, içinde bir armağan saklar.
Richard Wilkins : hayatınızı bir para kazanma denemesi olarak kullanmayın.
Rod Gilbert : Yitirenler başarısızlığı getireceği cezaları düşünürlerken; kazanlar,başarının getireceği ödülleri gözlerinin önünde canlandırırlar
Rudyard Kipling : hayatta başarılı olanlar, kendilerine gereken bilgileri öğrenmekten bir an geri kalmazlar ve hadiselerin sebeplerini her zaman araştırırlar.
Ruskin: Genellikle bütün büyük yanlışların altında gurur yatar
Sadi : Uykusu uyanıklığından hayırlı olan kötü yaşayışlı kimse varsın ölsün.
Samuel Daniel : Eğlence, gençlikte günah, yaşlılıkta çılgınlıktır.
Schiller : Büyük başarıların sahipleri, küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir.
Senaca : Biz ekseriya duvarların emin yaşamamız için değil, gizlice günah işlememek için bizi çevirdiğini sanırız.
Senaca : Kitapsız yaşamak,kör sağır,dilsiz yaşamaktır.
Shakespeare : yaşamak mı, yoksa ölmek mi, mesele bunda
Sokrat : Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez.
Solon : Hiç durmadan öğrene öğrene yaşlanıyorum.
Southey : Ne kadar yaşarsanız yaşayın, ilk 20 yıl ömrünüzün en uzun yarısıdır.
Stefan Zweig : Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp ölendir.
Steve Chandler : başarı gücünün anahtarı ,en küçük şeyleri bile yapma, ama onları hemen yapma arzusu duymanızdadır.
Steve Chandler : başarı sürecindeki ilk adım,ne yapmak istediğinizin görüntüsüne sahip olmaktır.
Steve Chandler : Eğer irade gücünüzün pek olmadığını düşünüyorsanız, kendi başarınızı sabote ediyorsunuz demektir.
Steve Chandler : Her sorunun bir çözümü vardır. Biri yoksa, öbürüne de sahip olamazsınız. Öyleyse, niçin sorunlarımızdan nefret ettiğimizi söyleriz? Niçin mücadelesiz bir hayat isteğini ileri süreriz.
Steve Chandler : Kendi hayanızdan başkasını yaşamayın.
Steve Chandler : Kendinizi o işi yapıyormuş gibi düşleyemediğiniz hiçbir şeyi başaramazsınız
Sweet Marden : başarı,kişinin başlangıç noktası ile ulaştığı yer arasındaki farktır.
Teo :Kötü olan hataya düşmek değil hatada ısrar etmektir.
Tülin Şahin : yaşamdaki duruşumuz algıladıklarımızın yansımasıdır.
Victor Hugo : Çalışmak hayat, düşünmek ışıktır.
Voltaire : Düşüncelerinize katılmıyorum ama, düşüncelerinizi savunmanız için gerekirse hayatımı bile verebilirim.
Voltaire : hayat, arkadaşlıktan daha büyük bir hediye vermez.
Voltaire : yaşının ruhuna sahip olmayan, yaşının tüm sıkıntılarını yaşar.
Voltaire : Yolcu;”Çalışma olanağınız varken böyle aşağılık bir iş görmekten utanmıyor musunuz?” derken,dilenci:”Bayım,ben sizden para istiyorum,öğüt değil!”demiş.
Walter Bagehot : hayatta en büyük eğlence, başkalarının "yapamazsın" dediğini yapmaktır.
Watson : yaşamın iki trajedisi vardır. Birincisi istediğimizi elde edememek, diğeri ise istemediğimizi elde etmek.
Will Rogers : hayatını, papağanını kentin en büyük dedikoducusuna satmaktan çekinmeyecek biçimde yaşa.
William Feather : başarı,çoğunlukla ötekiler pes ettikten sonra da ipe asılıyor olmaktır.
William Feather : Birşeyi başarmak için ona kesin karar vermekten başka başarıya ulaştırıcı bir yol bilmiyorum.
William Penn: Herkes karşı olsa da, doğru doğrudur. Herkes taraf olsa da, yanlış yanlıştır.
Yavuz Sultan Selim : Devletleri yıkan tüm hatanın altında nice gururun gafleti yatar.
Ziya Gökalp : Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur

Özlü Sözler

ßir erkek bir bayana baktığı zaman annesinin ve kızkardeşinin de bayan olduqunu hatrlayacak kadar  asil olmalı...

Bana "çağ dışı"diyorlarmış.ne büyük bir onur! ben bu çağın dışında kalmayayımda içinde mi boğulayım? [N.F.K.]

Bırakın bu ayakları.. Kaçınız, çırılçıplak bedenler karşısında yalnızca gözlere baktınız. Sorsalar, güya hepiniz aşıktınız ..K.İ.

Yanına kadar koştuktan sonra, bir adım daha atamayacaksan eğer; Oraya kadar sakın koşma... Sana değil, bekleyene yazık olur..( Özdemir ASAF )
 
 
Sıkı sıkı tembihlerler. "Unut onu, aklına bile getirme, çıkar kafandan, hafızandan sil... " Sanki seven beynimizmiş gibi...K.İ.
 
Bırakın bu ayakları.. Kaçınız, çırılçıplak bedenler karşısında yalnızca gözlere baktınız. Sorsalar, güya hepiniz aşıktınız ..K.İ.
 
Kaybetmekten korkma; birşeyi kazanman için bazı şeyleri kaybetmelisin. Ve unutma; Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin.
 
Uyku probleminiz varsa; Bir sevgili bulun, o sizi ayakta uyutsun...
 
Kimi ne kadar düşünürsen düşün; "Düşüncelerin en derini başına yastığa koyduğun an başlar".

"Giderek terbiyesizleşiyorsan; Hayatın ne mal olduğunu anlıyorsun demektir".
 
Hapşurduğumda; Çok yaşa yerine benimle yaşa deseydi keşke.. Ben de "sen de gör" değil de,"emrin olur" deseydim sessizce...
 

 
 
 

Küçük İskender

 Radyoda çok eski bir caz parçası çalıyordu.
Adını bilmiyordum.
Senin de adını bilmiyordum.
Asla da öğrenmeye çalışmadım.
Senin adının olması, her şeyi zedeleyebilirdi.!!


Bırakın bu ayakları.. Kaçınız, çırılçıplak bedenler karşısında yalnızca gözlere baktınız. Sorsalar, güya hepiniz aşıktınız ..

Erkeğin kalbi mideden geçer.
Evet doğru oyüzden Kaşarları tost yapar veyada herkezi kaşar yapar.


Olmuyor tabii. Olmuyor. Sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. Beni anlayacağın günler gelecek. Beni de göreceksin. Benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. Korkma lütfen, Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm...

Süperman ol demedim adam olman yeterliydi

Dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir.Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! Gerçekten kırıyorsun beni, Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Annem küçükken misafirliğe gelen komşularımızın, gidecekleri zaman ayakkabılarını düzeltip kapının önüne koymamı, böyleLikle misafirlerin bizi çok sevip tekrar evimize geleceklerini söylerdi.Bende öyle yaptım ,senin ayakkabılarını düzeltip koydum kapımın önüne son gelişinde ve tekrar gelmeni bekliyorum.Acaba annem beni yıllardır bununla mı kandırdı?

Bir Kadının en güzel ve en saf hali uykudan uyandıktan hemen sonraki 15 20 saniyedir...Çünkü aptal bir çocuk gibi bakınırken etrafına yüzünde ne telaş ne bir kaygı nede küçük bir ihtiras parçası dahi yoktur.Bu tarihin görebileceği en güzel manzaradır bir aşık için.

Yazdırmalısın mezar taşına:Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,aslında hiç olmadım ben bu oyunda,ömrüm beni yok saysın..

Kadınlar ağladıkça ağarır dudakları ; oysa Tanrı,
kadının dudağına renk olsun diye tüm vişneleri çürütmüştü


Erkek olmak ; Her kadında bir parça bırakmak değil,bir kadinda bütün olabilmektir.

ve Balik Kurumu '' değilde, '' Rakı ve Balık Kurumu ''muz olsaydı şimdi,et fiyatlarini dert etmeyen kafası güzeel pırıl pırıl insanlardık.

Makyajı akıyor farkının; herkesleşiyorsun..


Kim bilir.. Belki yaralarımıza üflerken öğrendik ıslık çalmayı..

Hayatta kalış, ölümden tasarruftur. Oy birliğiyle yalnızız..

Senden ayrı kaldığım hergün kenara bir tuğla koysaydım. O tuğlalardan bi tuvalet yapar böyle ayrılığın içine sıçardım..

Kalbin kaç odalı bilmem ama bana düşe düşe tuvalet düştü.. Sıçtın hayatıma.. "

Bir erkeğin en lezzetli yeri ' başının eti ' sanırım. Bu kadar kadın yanılıyor olamaz zira...

Giderek akıyor sende ki farkın makyajı, giderek sıradanlaşıyorsun.. Giderek büyüsünü yitiriyor sende ki iklim, giderek normalleşiyorsun.. Anladımki seni özel yapan benmişim! Giderek önemsizleşiyorsun..


Giderek akıyor sende ki farkın makyajı, giderek sıradanlaşıyorsun.. Giderek büyüsünü yitiriyor sende ki iklim, giderek normalleşiyorsun.. Anladımki seni özel yapan benmişim! Giderek önemsizleşiyorsun..
 
Ölmek için doğmuştur insan... O yüzden her yağmur sonrası toprak kokusuna bayılır
 
basit yalanları gözümün içine bakarak söyleyen aptallar tanıdım
inandığımı sandılar...Bense onların kuş kadar akılları ve cahil
cesaretlerine hayrandım.